Giriş
Oruç ibadeti, sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret değildir. Daha geniş bir perspektiften bakıldığında, Yüce Allah’ın insanoğluna içsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefsi denge, toplumsal farkındalık, paylaşım bilinci, zihinsel ve ruhsal arınma gibi konularda kapsamlı bir eğitim sunduğunu görmek mümkündür. Ramazan ayı boyunca devam eden bu eğitim sürecini anlamak ve ondan ders çıkarmak, orucun gerçek ruhunu kavrayabilmek için oldukça önemlidir.
Oruç ibadeti, insanın kendi nefsini kontrol altına almasına yardımcı olur. Dünyevi arzuların baskısı altında doğru kararı verebilmek, insan olmanın en büyük sınavlarından biridir ve oruç, tam da bu noktada devreye girer. Açlık ve susuzluk karşısında gösterilen sabır, aslında hayatın her alanına yansıyan bir irade eğitiminin parçasıdır.
Örneğin, sürekli içki içen ama bundan vazgeçemeyen bir insan, aslında nefsinin kendisine oynadığı oyuna yenik düşmektedir. Oruç, ona şu gerçeği hatırlatır: Sen güçsüz değilsin. Aklın, nefsinin arzularını baskılayabilecek bir iradeye sahip. Fıtratına bak, özüne dön ve kendine çeki düzen ver.
Bu yalnızca basit bir örnek…
Oruç, hayatın her alanına uygulanabilecek bir özdisiplin ve farkındalık kazandırır. Önemli olan, bu eğitimin mantığını kavrayıp iyi bir öğrenci olabilmektir. Aç kalmak değil, nefsi terbiye edebilmek esastır. Çünkü gerçek eğitim, insanın kendi içindeki sınavları geçmesiyle başlar.
Ayetler Işığında Kur'an'a Göre Oruç İbadeti
Siyam (Oruç) kelimesi, Alman asıllı Arap dil filoloğu Hans Wehr’in Arabic Dictionary 4th edition sözlüğünde "perhiz" anlamına gelir. Kelimenin kökü "ş-w-m" olup, tutmak, kendini bir şeyden alıkoymak, kaçınmak, sakınmak, uzak durmak, geri durmak gibi anlamlar taşır. Bu kök, orucun sadece açlık ve susuzlukla değil, aynı zamanda insanın nefsini ve arzularını denetleme, kötü alışkanlıklardan uzak durma anlamını da içerdiğini gösterir.
“İnananlar, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, sakınmanız için size de farz kılındı.”
Bakara: 183
Ayetten anlaşılacağı üzere oruç, Yüce Allah’ın İbrahim’den Muhammed’e kadar tüm peygamberleri ile insanlığa sunduğu temel ibadetlerden biridir. Oruç yalnızca Müslümanlara değil, önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Hem Eski Ahit’te (Tevrat/Zebur) hem de Yeni Ahit’te (İncil) oruçla ilgili birçok referans bulunur (Exodus 34:28, Leviticus 16:29-31 / Matthew 6:16-18, Luke 18:9-14). Bu durum, orucun evrensel bir ibadet olduğunu ve insanlık tarihinde önemli bir yer tuttuğunu gösterir.
“Sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. Oruç tutamayanlar, fidye olarak bir yoksulu doyurur. Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa, bu onun için daha hayırlı olur. Ve siyam yapmanız, eğer bilirseniz, sizin için daha hayırlıdır.”
Bakara: 184
Oruç ibadeti, insanın hem bireysel gelişimi hem de toplumsal farkındalığı açısından büyük bir önem taşır. Kur'an'da, bu ibadeti yerine getirmenin iki farklı yöntemi sunulmuştur:
Standart Oruç Tutma (Sahurdan iftara kadar) → İçsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefsi denge, zihinsel ve ruhsal arınma sağlar. İnsan sağlığına yararlıdır.
Yoksul Doyurma (Her gün bir yoksulu doyurmak) → Toplumsal farkındalık ve paylaşım bilincini pekiştirir.
Not: Bakara Suresi 184. Ayet'e göre, bir kişi mesleği gereği oruç tutmaya dayanamıyorsa veya sağlıklı olduğu hâlde açlık konusunda nefsine yenik düşüp oruç tutamıyorsa, her gün bir yoksul doyurmalıdır. Bu durum, oruç tutamayanlara sunulan bir alternatif olup, orucun yerine getirilmesi için başka bir yol sunar.
Oruç, belirli bir süre boyunca yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Bakara Suresi 184. Ayet'te geçen "sayılı günler" ifadesi, Ramazan ayına işaret etmektedir ve bir sonraki ayette bu konu daha açık hale gelir.
Oruç ibadetinde, "standart oruç tutma" yöntemini seçen ancak hasta olan veya yolculukta bulunanlar, kaçırdıkları günleri Ramazan’dan sonra telafi edebilirler. Bu yöntemi tercih etmeyenler ise her gün bir "yoksul doyurma" yöntemini seçmek zorundadır.
Bununla birlikte, ayette geçen "Kim bir mecburiyeti olmaksızın içinden gelerek iyilik yaparsa, bu onun için daha hayırlı olur." sözü oldukça önemlidir. Zira "standart oruç tutma" yöntemini tercih ettiği halde mecburiyeti olamamasına rağmen her gün "yoksul doyurma" yöntemini de tercih eden bir kişi, daha hayırlı bir amelde bulunmuş olur. Aslında Yüce Allah’ın oruç ibadeti için önerdiği en hayırlı sistem, iki yöntemin bir arada uygulanmasıdır.
Yine ayetin sonunda geçen "Eğer bilirseniz, siyam (perhiz) sizin için daha hayırlıdır" ifadesi, oldukça önemlidir. Yüce Allah, "standart oruç tutma" yöntemi yerine "yoksul doyurma" yöntemini seçenlere "Eğer bunun sizin için daha hayırlı olduğunu bilseydiniz, 'standart oruç tutma' yöntemini tercih ederdiniz" diyerek, bu yöntemin bireyin sağlığına ve içsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefsi denge, zihinsel ve ruhsal arınma gibi konularda kişisel gelişimine olan katkısına vurgu yapmaktadır.
Not: Yüce Allah'ın, insanlar için oruç ibadetini yerine getirebilmek adına iki farklı seçenek sunmuş olması oldukça önemlidir. Çünkü işi gereği (örneğin, uzun bir ameliyata girecek olan cerrah ya da yoğun sıvı kaybının olduğu ortamda çalışan işçiler vb.) ve ya açlığa dayanamadığı gerekçesiyle oruç tutamayan insanların sayısı azımsanamayacak kadar fazladır. Allah, ibadetleri zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak ister. İbadetin zorlaştırılmaya çalışıldığı noktaları şeytanın entrikaları olarak değerlendirebiliriz; zira şeytan, Allah'ın dosdoğru yoluna oturmaya çalışır. Bu açıdan bakıldığında, Yüce Allah merhametini tecelli ettirerek oruç ibadeti farzında kullanılacak yöntemi kişinin kendi iradesine bırakmıştır. Dolayısıyla, bu konu, Ateistlerin "Nasıl bir Allah'ınız var ki, aç kalmanızı istiyor?" gibi sorularına güzel bir cevap olmuştur. Çünkü Allah, insanları zora sokmak yerine, her birinin durumuna uygun kolaylık sağlayarak onlara merhametini gösteriyor. Oruç ibadeti, sadece bedensel bir tutum değil, aynı zamanda insanın iradesini, sabrını ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesi adına önemli bir fırsattır.
E madem oruç ibadetinde iki farklı seçenek mevcut, o zaman oruç tutmasam da yoksul doyursam?
Bu düşünce, kolaycı yaklaşımı benimseyen bir insanın düşüncesidir. Zira insan, genellikle kolay olana yönelme eğilimindedir. Ancak, hakikatle ilgilenmek çoğu zaman insanların umrunda değildir. Yüce Allah, Zümer Suresi 9. Ayetinde şöyle buyuruyor: “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Hiç şüphesiz ancak akıl sahipleri (bunu) idrak edip anlar.” Bu mesaj, oldukça önemli bir hatırlatmadır.
Akıl sahipleri için, bilmek ne demektir?
Yazının başında oruç ibadetinin insanoğlu için bir eğitim olduğundan bahsetmiştim ve orucun farzını iki seçeneğe ayırmıştım. İlk seçenek, sahur vaktinden iftar vaktine kadar oruç tutmaktı. Bu durumda, insanın sağlığı, içsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefs-i denge, zihinsel ve ruhsal arınma gibi kişisel gelişim konuları devreye girer. İkinci seçenek ise yoksul doyurma durumuydu. Bunun karşılığı ise toplumsal farkındalık ve paylaşım bilincidir.
Oruç ibadetini, sahurdan iftara kadar "standart oruç tutma" ve aynı zamanda her gün "yoksul doyurma" şeklinde uygulayanlar, az önce saydığım tüm eğitimleri almış olur. Oruç tutmak, sadece bir şeyler yememek değildir; altında yatan manevi anlam ve insana yüklemeye çalıştığı değer oldukça önemlidir.
Sadece, "standart oruç tutma" yöntemini tercih edenler insan sağlığı, içsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefsi denge, zihinsel ve ruhsal arınma gibi konularda eğitim almış olur. Ancak, "standart oruç tutma" yöntemini makul görmeyip her gün "yoksul doyurma" yöntemini seçen bir kişi, Allah’ın sunduğu “içsel disiplin, iradeyi güçlendirme, nefsi denge, zihinsel ve ruhsal arınma gibi kişisel gelişim fırsatlarından” mahrum kalmış olur.
“Ben oruç tutmayayım da her gün bir yoksul doyurayım” düşüncesi, oruç ibadetinin sunduğu eğitimlerin çoğundan kaçmak anlamına gelir. Sadece toplumsal farkındalık ve paylaşım bilincini geliştiren bir kişi, oruç tutarak elde edilebilecek diğer eğitimlerden eksik kalmış olur.
Oruç ibadetinde, ''standart oruç tutma'' ve ''yoksul doyurma'' şeklindeki ikili yöntemi seçenler, kendileri için en doğru kararı vermiş olurlar. Çünkü insan, tüm yaşamı boyunca geliştirilmesi ve eğitilmesi gereken bir varlıktır. Bu nedenle, Yüce Allah’ın her yıl Ramazan ayında sunduğu bir aylık kişisel gelişim eğitimlerinin tamamına katılmak, gerçek bir mümin olma yolunda büyük bir önem taşır.
Kendisini, Allah'ın takva aydınlığıyla aydınlatanlardan olmak isteyenler, Allah’ın en uygun gördüğü sistemle hareket etmelidir. Zira, Allah’ın “bu daha hayırlıdır” olarak belirttiği tüm konular, insanlık için her zaman daha hayırlı olandır. Rabbimizin dediği gibi: "Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?"
Peki, oruç tutmak insana insan olabilmesi adına önemli değerler katmaya çalışırken, bilimsel olarak tutarlı mı? İnsan sağlığına bir yararı var mı?
Oruç tutmanın insan sağlığı üzerinde birçok fiziksel, zihinsel ve ruhsal etkisi olduğu bilimsel araştırmalarla desteklenmiştir. Oruç, bağışıklık sisteminden metabolizmaya, zihinsel netlikten uzun ömre kadar pek çok alanda faydalar sunmaktadır.
Oruç tutmak;
insülin direnci ve kan şekeri kontrolünü destekler,
sindirim sistemini dinlendirir,
yağ yakımını hızlandırır ve otofaji mekanizmasını tetikler.
Bağışıklık sistemini güçlendirir, zihinsel netliği artırır.
Alzheimer ve Parkinson’a karşı koruyucu etki sağlar.
Ayrıca, dopamin ve serotonin seviyelerini düzenler, hücre onarımını destekler ve ömrü uzatabilir.
“Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yüceltmenizi ister ki böylece şükretmiş olursunuz. ''
Bakara: 185
Kur'an, Ramazan ayında indirilmiştir ve bu özel ayın oruç ibadeti ile geçirilmesi gerektiği, ayetin sonunda geçen "böylece sayısını tamamlar" ifadesiyle vurgulanmaktadır. Ayrıca, Mücadele suresi 4. ayetinde 2 aylık orucun karşılığı 60 yoksulu doyurmak şeklinde belirtilmiştir. Eğer 2 aylık oruç 60 gün ise, 1 aylık oruç da 30 gün olur. Bu da açıkça göstermektedir ki, Ramazan ayında oruç tutulacak süre 30 gündür.
"Siyam(Oruç, Perhiz) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki takva sahibi olursunuz.''
Bakara : 187
Yüce Allah, oruç ibadetiyle insanları aynı zamanda nefsî bir sınava tabi tutmaktadır. Cinsel arzular, insan nefsinin en zorlandığı alanlardan biridir. Ancak oruç gecelerinde cinsel ilişkide bulunmakta herhangi bir sorun yoktur. Allah, ibadetleri insanlara kolaylaştırıcı şekilde sunmaktadır. Oruç ibadeti, insanın nefsiyle mücadelesini içeren bir süreçtir, ancak Allah’ın hikmetiyle bu sınavın zorlukları, gece vakti serbest bırakılan cinsellik gibi kolaylaştırıcı unsurlarla dengelenmiştir. Bu düzenleme, insanın sınavında dengeyi sağlayarak, ona daha uygun bir ortam sunar.
Kur’an’da oruç vakitlerine dair verilen bilgi de oldukça nettir. Bakara 187. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın." (Bakara, 2:187)
Burada geçen "beyaz iplik" ile "siyah iplik" ifadesi, sahurun sona ereceği vakti belirler. Ancak günümüzde bazı mezheplerin uygulamaları, Kur’an’da belirtilen vakitlerle çelişmektedir. Örneğin, Diyanet’in sahur vakti olarak belirlediği saatler, Kur’an’a göre erken bir zamanda sona erdirilmektedir. Oysa Kur’an’a göre oruç süresi, tan yerinin net bir şekilde seçilmesi ile başlar ve gecenin başlamasıyla sona erer. (Kur’an literatüründe "gece" sözcüğü, güneşin batışından(akşam), doğuşuna(sabah) kadar olan sürenin tamamını tanımlar.)
Ayrıca ayette geçen "yiyin için, sonra da geceye dek orucu tamamlayın" ifadesi, ibadetin süresini ve içeriğini açık bir şekilde tanımlamaktadır. Oruç tutacak olanlar için genel tanım, belirlenen vakitler arasında bir şeyler yiyip içmekten kaçınmaktır. Bunun dışında, diş fırçalamak gibi gündelik ve hijyenik uygulamalar orucu bozmaz. Ancak ne yazık ki birçok insan, dinlerini şekilcilik üzerine inşa etmekte ve oruç ibadetinin gerçek amacını göz ardı etmektedir.
Son olarak, Oruç bozmanın hükmü nedir?
Bakara 184. ayetinde, dayanamayanların ''yoksul doyurma'' yöntemini seçmesi gerektiği vurgulanır. Burada anlaşılması gereken mevzu, ''ben oruç tutmaya (perhize) dayanamıyorum'' diyerek bu yöntemi kabul etmeyen bir kişi ile tutmaya başladıktan sonra orucunu bozmuş olan bir kişinin durumunun eşdeğer olduğudur. Dolayısıyla, orucunu bozan bir kişi aynı gün yoksul doyurmalıdır. Hadis külliyatlarında yer alan 61 gün kefaret gibi uygulamalar ise Kur'an'da yer almayan ve şekilci bir yaklaşımı yansıtan meselelere dayanmaktadır.
Sonuç
Görüldüğü üzere, oruç konusu açık ve anlaşılır bir meseledir. Bu konuda doğru bir anlayışa ulaşmak için Kur'an yeterli bir kaynaktır. İbadetin tarifi, seçenekleri, hangi sürede yapılacağı, ne zaman başlanacağı ve ne zaman sona ereceği gibi konular Kur'an'da net bir şekilde belirtilmiştir. Fakat günümüzde televizyon ve sosyal medya aracılığıyla sözde hocalara bomboş soruların sorulduğuna şahit olmaktayız. "Denize girersem orucum bozulur mu?" "Ağda yaparsam orucum bozulur mu?" gibi saçma sapan sorular, şekilcilik üzerine kurulu bir dini yansıtmaktadır. Bir müslümanın oruç ibadetini ne için yaptığını anlaması gerekir. Zira Yüce Allah’ın hiçbir insanın kendisini belirli bir süre aç bırakıyor olmasına ihtiyacı yoktur. Buradaki amaç, insanın eğitilmesidir. Ancak maalesef insanların büyük bir çoğunluğu, bu durumun farkına varamamaktadır.
Görsel : Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçildiğinde oluşan gökyüzü manzarasıdır.